Her daim olabileceği gibi bugün de ülkemizin çeşitli sıkıntıları var: Ekonomi, eğitim, israf, adam kayırma, rüşvet vb. Eğitim konusu da bu sıkıntılarımızdan biri olarak gözüküyor. Peki eğitim sıkıntısı gerçekten “sıkıntılarımızdan biri mi?”
Devletlerin ve milletlerin iddiaları, mefkureleri olur. İç ve dış politikalarını, eğitim sistemlerini, ekonomi politikalarını ve daha sayamadığımız bütün bu uğraşlarının vizyonlarını, sahip olunan bu iddialarla aynı doğrultuda olan misyonları belirler. Dış politikada bu iddiaları gerçekleştirecek siyaset uygular, bu iddialarına göre ekonomi politikaları geliştirir ve bu yazının da ana konusu olan eğitim vasıtası ile bu iddiaları gerçekleştirecek nesiller oluşturur.
Eğitim, bireyin davranışlarında kasıtlı olarak istenilen yönde davranış değişikliği meydana getirme sürecidir. Bu süreç boyunca eğitime tabi tutulan insanlarda belirli kazanımlar ve belirli davranış değişiklikleri meydana gelmelidir. Peki bu kazanımlar nedir? Ve bu kazanımlar hangi yönde olmalıdır? Bu noktada bahse konu olan iddia devreye girmelidir.
Devletler ve milletler bu iddialarını iç veya dış etkenler vasıtası ile belirler veya başka bir devlet tarafından yönlendirilir. Kazanımlarını ise ilmi anlamda ilerlemenin yanı sıra kendi milletinin kültürüne, örfüne, milli ve manevi değerlerine göre belirlemesi önemlidir. Aksi takdirde kendi iddialarını gerçekleştirecek nesillerden yoksun kalacak, belki de bu yönde iddiaları da olmayacaktır. İnsanlar eğitim hayatları boyunca milli mefkurelerle donatıldığı takdirde ortaya çıkan insan profilleri, milli mefkureyi gerçekleştirmek için çaba sarfeder. Bu amaçlar doğrultusunda ekonomi politikaları geliştirir ve bu amaçlar doğrultusunda ahlaklanır.
Milli ve manevi değerlerden yoksun bir eğitim sisteminde ise eğitime tabi tutulan insanlar, okulu bitirip hayata atıldığı vakit kendi devletlerinin milli mefkurelerini önemsemez, bunların bilincinde olmazlar. Bunun sonucunda -bugün de gördüğümüz üzere- kendi şahsi çıkarlarını milli ve manevi değerlerden üstün gören, üstün görmese bile milli ve manevi değerlerini önemsemeyen nesiller yetişir. Bu nesiller; rüşvet ve adam kayırma gibi ahlakdışı faaliyetleri gözünü kırpmadan yapar. Değerlerimiz ise milletin üzerindeki etkisini yavaş yavaş kaybeder. Bu ayrıca mefkuremizi yitirdiğimiz anlamına da gelir.
Yukarıda da gördüğümüz üzere sıkıntılı bir eğitim sistemi sonucunda ortaya çıkan insanlar, memleketimizin bütün sorunlarının kaynağıdır. Bu sebeple eğitim, sıkıntılarımızdan biri değil sıkıntımızın ta kendisidir. Şayet bugün soruyorsak “Ülkemizin ilk hangi sorunu çözülmelidir?” diye. Cevabı tartışmasız bir şekilde eğitimdir. Peki eğitim nasıl olmalıdır? Hangi değerler kazandırılmalıdır?
Ülkeleri milletler, milletleri ise bazı ortak öğeleri yani kültürleri oluşturur. Devleti oluşturan milletin kültürü ise yukarıda da bahsettiğim üzere devletin mefkurelerini ve iddialarını belirler. Bu kadar unsuru belirleyen kültürümüzün eğitim sistemini de etkileyip ahlaklı bir toplum meydana getirmesi elzemdir. Bu kazanımın yanı sıra verimli ve etkili yöntemlerle teknik taraf da oluşturulmalıdır. Bu sayede zamanla; eğitimcilerimizin, sosyologlarımızın ve bilim adamlarımızın yetişmesi de kaçınılmazdır.
Sonuç itibariyle eğitim, diğer bütün sorunların kaynağı olmakla beraber en temel sorunumuzdur. Ve bu sorunu çözebilmemiz için milletimizi bir arada tutan unsurlarla temellendirip bunun üzerine inşa etmemiz elzemdir. Çünkü devleti oluşturan millet; devletin mefkurelerinin, amaçlarının kaynağıdır. Öte yandan devlet, eğitim sistemini milletine uygun bir biçimde tasarlayıp uygulamalıdır. Ancak bu şekilde topyekûn bir ilerleme mümkün olacaktır.