Kapitalizm Dindarlığı, insanı sahici hakikat arayışından koparıp onu tüketime bağımlı kılar. Dinî değerler, özgürleştirici birer kudret olmaktan çıkarak, bireyin kimliğini biçimlendiren ve toplumsal aidiyetini tanımlayan birer “etiket” hâline gelir. Böyle bir düzlemde dindarlık artık Allah ile kul arasındaki gizli bir hâl değil; gösterilmesi, doğrulanması ve sosyal normlara uygunluğu aranılan bir imaj halini alır.
“Yas” en basit hâliyle bir kaybın ardından gelen duygu durumunda değişiklik, üzüntü, hüsran hâli olarak tanımlanabilir. O hâlde ruhsal değişim ve kazançlarından bahsederken, son noktada değişmiş ve kazanmış bireyler olmak; aynı zamanda ardından yas tutacağımız bazı kayıplar ve farkındalıklarla yüzleşmek anlamına gelmektedir.
Milli ve manevi değerlerden yoksun bir eğitim sisteminde ise eğitime tabi tutulan insanlar, okulu bitirip hayata atıldığı vakit kendi devletlerinin milli mefkurelerini önemsemez, bunların bilincinde olmazlar.
Fikir üretme hürriyeti elinden alınmamış, düşünceleri güdülmeye muhtaç olmayan, hayalleri belli kalıplara sığdırılamamış bir genç olarak umuyorum ki arkadaşlarım, akranlarım da bu “zihniyetin” farkındadır ve Z kuşağı adı altında etiketlenmeyi asla kabullenmeyecektir.